TwitterSokak’ta bugün, tweetleriyle kısa sürede ilgi toplayan, çok sevilen ve her gün artan takipçi sayısıyla, fenomenler listesine başarılı bir giriş yapan Şişman Kız’ı konuk ediyoruz. Kendisi hakkında merak edilenleri sorduk ve kendisi de bizi kırmayarak samimi cevaplar verdi. Şimdi kahvenizi, çayınızı ve konsepte uygun olarak çikolatalı pastanızı hatta lahmacununuzu alıp, koltuğa kurulun ve keyifli sohbetimize buyurun…
- Merhaba Şişman Kız :) TwitterSokak Ekibi ve okuyucularımız olarak seni burada ağırlamaktan büyük mutluluk duyduk, kırmayıp katıldığın için çok teşekkür ederiz. Seni biraz tanıyabilir miyiz? Çalışıyor musun okuyor musun? Hobilerin, fobilerin nelerdir? Günlük yaşamda neler yapmaktan hoşlanırsın? Kaç saat internettesin?
Selam :) Ben önce o çikolatalı pastadan bir dilim alayım, yoksa konuşamam :) Hah, teşekkürler. Okulu bitireli çok oldu, sahne sanatları eğitimi aldım. Üniversiteden sonra yine okuduğum bölümü desteklemek amacıyla, şanından psikolojisine kadar eğitimler almaya devam ettim. Ve sonuç olarak şu anda düzenli bir işte çalışmıyorum :) Hemen hemen her gün mutlaka bir film izlerim. Kitap okumaktan da hoşlanırım ama en büyük hobilerimden biri göbek atmak! Malzeme de bol olunca at at bitmiyor :) Yurtdışında şişman oryantaller var. Bizde de olsa keşke. Belki olur, dur bakalım tekliflere açığım :) Uyandığımda, internete girip neler oluyor diye bir bakıp çıkıyorum. Geniş bir bilgisayar masam var, yani geceleri yiyeceklerimi içeceklerimi dizip, rahat rahat online oluyorum :)
- Profilinle ilgili ilk sorum, herkesin gerçekten merak ettiği, akla gelen ilk soru… Kaç kilosun? Şaka bir yana gerçekten yaşadığın, tecrübelerinden mi yola çıkıyorsun yoksa bu tweetler başarılı bir empatinin sonucu mu?
Bu soru bana o kadar çok soruluyor ki. “Gerçekten şişman mısın? Kaç kilosun? Şişman Kız ya sıfır bedense?” hatta bir keresinde biri, benim liseli bir erkek olduğumu düşündüğünü bile söyledi :) Şöyle söyliyim, şu an için net bi 20 kilo fazlam var. Ve bu, gün geçtikçe de artıyor çünkü hesabı açtığımdan beri 9 kilo aldım! :)
Tweetlerimin neredeyse hepsi, kendi yaşadığım şeyler. Yani makarnadan bahsettiğim sırada koca bir tabak makarna yiyor oluyorum genelde. Zaten yıllardır hep bir şekilde kilo fazlalığım vardı. Bu yüzden kendimi de, etrafımdakileri de birebir gözlemleme imkanım oldu. Gözlem.. Gözleme… Dur canım, ben hemen geliyorum!
- Tweetlerine bakacak olursak, kilolu ancak kilolarıyla barışık, mutlu ve yemek yemekten keyif alan bir profil çiziyorsun. Kısa sürede bu kadar sevilmenin nedeni de bu sanırım. Hepimizin içindeki şişman kızın sesi olduğunu ve yazamadıklarımızı yazdığını düşünüyorum. Sence insanların seni böyle sevip, kabul etmesinin nedeni ne olabilir?
Yaptığımız en büyük hata “başkalarına göre yaşamak”. Yani kim olduğunu bilmediğimiz, bizim hayatımızın içinde olmayan, özel hiç bir şeyimizi bilmeyen ‘birileri’ çıkıyor ve “ZAYIF OLMAK LAZIM” diyor. Peki neden LAZIM bu? Ben yemek yemeyi seviyorsam, bundan inanılmaz bir keyif alıyorsam, o ‘birileri’ öyle söylüyor diye bu zevkimden dolayı neden acı çekmem gerekiyor? Neden gözlerimi kapatıp, mmhh mhhh diyerek yediğim bir hamburgerden sonra kendimi çok büyük bir suç işlemişim gibi hissetmem gerekiyor? Nereden geliyor bunlar? Ateyizler.. siz durun, bu sefer ben açıklıyorum :) O hiç tanımadığımız “birileri”nden. “Birileri” bazen, belki de kendi sorunlarıyla yüzleşmemek için, başkalarını yargılayabiliyor ve hatta onlara direktifler verebilme yetkisi görüyor kendinde.
Ve böyle kalıplar içinde sıkışıp kalan, mutsuz şişmanlar bir gün benim profilimi fark ediyor. “Oh ya! Hah ben de yedim ondan, oh ne de güzel yedim, afiyet bal şeker olsun!” diyebiliyor artık. Çünkü öyle yapan biri olduğunu görüyor. Rahatlıyor, kendini yalnız hissetmiyor. O alıştığı tepkileri veren, onu eleştiren biri değil, onun tarafında olan biri olduğunu görüyor. Bu arada profilimi şişmanlar, kilo almak isteyenler ve bir insan nasıl hem şişman hem de mutlu olabilir diye merak edenler takip ediyor :) Hepsini seviyorum. Pozitif bakabilen herkesi :)
Bazen konsept dolasıyısla “sıskalar”a laf atsam da, onları kırmıyorum. Eleştiride de, tepkide de saygı çok önemli bence. Saygının ve sevginin temel oluşturduğu , samimi zeminler sağlam oluyor. Bin olumlu mesaj alıyorsam, beş olumsuz mesaj geliyor. Ve onlar yazdıklarımı hiç okumamış kişiler oluyor çoğunlukla. Ne anlattığımı bilmiyorlar, sadece şişman biri var ve binlerce takipçisi var diye görüyor, o kadar. Dediğim gibi beni kilo almak isteyenler de takip ediyor. Bazen “annem seni çok seviyor, senin sayende sonunda 2 kilo aldım!” diye mentionlar geliyor. O kadar mutlu oluyorum ki. Beni evlerine yemeğe çağıranlar da var, benimle evlenmek istediğini söyleyenler de :) Kendilerine bu denli yakın buluyorlar.
- Yazılı basında yıllardır Rahşan Gülşan ve onun kilolarıyla dalga geçişine dair yazılar okuyoruz. Aslında kendisi kilolarıyla barışık olmadığını, sadece özgüven sahibi olduğunu söylüyor. Sen nasıl hissediyorsun kilolarınla ilgili, bir sorun yaşıyor musun ya da böyle iyi mi?
Kilolu olmak ne olursa olsun, zor. Aşırı kilolu olmak; yani obezite, çoğunlukla psikolojik bir rahatsızlık. Bunun yanısıra zamanla fiziksel sorunlara da yol açıyor tabii ki. Bir beş kilo fazlanız varken kendinizi çok aşırı rahatsız hissederken, 30 ya da 50 veya daha fazla kilonuz olduğunda dışarıdan artık o kadar rahatsız etmiyor gibi görünüyorsunuz. Oysa o “özgüven” gibi görünen şey , aslında halk tabiriyle “amaaan” yani : “umutsuzluk”. 184 kilo bir kadının mini etek veya tayt giyinmesi kendine olan özgüveninden değil yani, orada bir umutsuzluk ve bırakmışlık var bence. Yoksa o kadına gidip , “bu suyu içtiğiniz anda, ellibeş kilo olabilirsiniz ve hiç bir riski yok” deseniz “hayır teşekkürler, ben böyle iyiyim” demesi gerekir. Ama demez :)
5 kiloyu vermek için iki ay diyet yapmanız gerekirken, 30 kiloyu vermek için bir yıl diyet yapmanız gerekir. Bu; insana çooook uzun bir dönem gibi gelir ve böyle oldukça da üstüne daha çok kilo alarak, hedeften iyice uzaklaşılır. İşte oralar tehlikeli..
Benim ailemde şeker hastalığı var. Bu yüzden bazı abarttığım! dönemlerden sonra, hoşlanmasam da spora gidip dengelemeye çalışıyorum biraz. Yoksa pek sıkıntı yok :)
- Rejim, desem… Bu konuda ne düşünüyorsun, zayıflayarak, topluma hoş görünmek için sıkıntı çekmek mi yoksa rejimden uzak durarak, mutlu olmak mı?
Bir dönem, 1.5 sene diyet yaparak (diyetisyenimle birlikte) 32 kilo verdim. Çok fazla sıkıntılı bir dönem değildi aslında. Yaptığım şey; çoğunlukla üç beyazdan ve yağdan uzak durmak ve bunlara ek olarak spor yapmaktı. Aralarda sevdiğim o kalorili şeyleri yine yiyordum. İşte o düzeni bozunca, kilolar da geldi yine tabii :) İnsan çok güçlü bir varlık, her şey kafada ve fark etmekte bitiyor :) Neden kilo aldığımızı bilirsek, nasıl verebileceğimizi de biliriz. Ya da tam tersi, neden alamadığımızı. Neden’i bilmek her konuda önemli. Izgara tavukla hazırlanmış koca bir kap yağsız salatayla da doyarız, bol yağda pişmiş patates kızartması ve köfteyle de. Peki neden bazıları ilkini seçerken, bazıları ikinciyi seçiyor?
“Topluma hoş görünmek” kaygısı en büyük mutsuzluk bence. Kaynak o zaten :) Arkadaş buluşmalarında salata yiyip, eve geldiğinde koşarak telefona sarılıp kebap sipariş etmek o. Benden çok daha güzel, şişman takipçilerim var. Bazılarının profiline girip bakıyorum, sürekli bir bunalım, bir üzgünlük hali.. Çünkü “toplum” onun mutlu olmayı hak etmediğini söylüyor ona. Kural koyuyor. “Sen denize bikiniyle giremezsin” diyor. “Hatta sen denize de girme, sahile de gelme, göz zevkimi bozma, evine kapan” diyor. E bunu diyen de onun mutluluğunu bozuyor? Peki bu ne olacak? :) Vizyonu o kadar dar ki, koca bir insanı sadece bir görüntü olarak görüyor. Oysa o insanın içinde belki yetenekli bir ressam var, belki onun hayatını kurtarabilecek bir doktor o. Bunları düşünemiyor, göremiyor.
Herkesin kendine ait değerli ve güzel bir hayatı, bir bedeni var. Bunları sevelim, nasıl olursa olsun koruyalım, değer verelim. Sevgi, her şeyin başı :)
- Biraz da Twitter ile ilgili merak ettiklerimize dönecek olursak, ne zamandır Twitter’dasın ve bu hesabı açarken, böyle bir ilgi bekliyor muydun?
Hesabı Şubat 2012’de açtım. Gerçekten hiç beklemiyordum. Temmuz’da doğum günümdü, hesabı açalı kısa bir süre olmuştu ve çok az tweet yazmama rağmen, belki yüzlerce kutlama mesajı aldım. “Senin sayende artık kendimi seviyorum, yediklerimden pişman olmuyorum, kilolarımı takmıyorum, hayata pozitif bakıyorum. İyi ki varsın!” diyorlardı. “Sen, bensin!” diyorlardı. Gözlerim doldu, doğru bir şey yapıyorum demek ki dedim. İnsanları mutlu ediyorum, onlara olumlu şeyler hissettirebiliyorum. Dünya’da bundan daha güzel belki bir kaç duygu daha vardır, bilemiyorum.
- Mentionlarla aran nasıl, cevap verebiliyor musun? Sana soru soran, akıl danışan oluyor mu?
Hemen hemen tüm mentionlara cevap vermeye çalışıyorum. Bana “Nasıl kilo verebilirim?” diye soranlar oluyor :) En ilginci bu. “Ne pişirsem” diyen de oluyor mesela. Aşk acısı yüzünden kilo vermiş olanlar, kiloları yüzünden mutsuz olanlar yazıyor. Onlarla mümkün olduğunca konuşuyorum.
- Bu hesap dışında, kendi özel duygularını ifade ettiğin gerçek hesabın var mı yoksa bu işi tamamen eğlence olarak mı görüyorsun? Bu hesap yeterli oluyor mu?
Evet, bir hesabım daha var. Onu da sanırım Haziran 2011’de açmıştım. Bu hesabımın yarısı kadar bile takipçisi yok :) Orada daha farklı, daha kendime özgü, iç dünyam, bazen sıkıntılarım, tepkilerim var. Ya da geyik yapıyorum. Sesimi duyurabilme kaygım yok. Bu hesapta çok daha özenliyim, çünkü anlatmak istediklerim var. Yazdığım her şeyi iki üç kez düşünerek yazıyorum. Eğlenceli bir profil oluşturmak da aslında gözüktüğü gibi kolay değil. İnsanları olumsuz etkilememeliyim, bir mesaj vermeliyim, bir şeyi fark ettirmeliyim gibi kaygılarım oluyor bazen. Ve bunları yumuşak ve konseptime uygun bir dille yapmaya çalışıyorum :)
- Bir de en sevdiğin yemekleri merak ettim :) Gerçi takipçin olarak biliyorum ama onlar dışında özel bir yemek var mı ya da yemek yapar mısın ve özel tariflerin var mı?
Ben açıkçası, cidden yemek seçerim :) Öyle her yerde, her şeyi yemem. Yağından, kokusuna, görünüşüne kadar önemlidir benim için yemek. Ağır yemeklerden pek hoşlanmıyorum, mesela kızarmış etten ziyade haşlanmış eti, çoğunlukla tercih ediyorum. Kiloları da patates kızartmasından, hamurişinden ve tatlılardan alıyorum. Resmen sınırım yok gibi bi şey! Odamdan salona gitmeye üşenirken, harika bir tatlı için 2 km yürürüm! :))
Özel tariflerim yok :) Çünkü ben yemek yemeyi sevmeme rağmen, yemek yapmaktan hiç hoşlanmıyorum. Tuhaf di mi :) Onun apayrı bir yetenek, bir zevk olduğunu düşünüyorum. O yok bende :) Ben sadece salata ve meze hazırlamayı seviyorum. Ay bi patlıcan salatası olsa da yesek şimdi bak…
- Çok güzel bir sohbetti : ) Bize vakit ayırdığın için TwitterSokak Ekibi olarak sana çok teşekkür ederiz. Son olarak takipçilerine bir mesajın var mı?
Asıl ben teşekkür ederim. Hem böyle bir site yaptığınız, hem de bunu kaliteli bir şekilde devam ettirebildiğiniz için tüm ekibe, tebrik ler :)
İnsan neyi yapmaktan mutlu oluyorsa, onu yapmalı ve bundan dolayı pişmanlık veya üzüntü hissetmemeli. Bu noktada bence sadece bir tek kriter var o da ; başkalarına her hangi bir şekilde zarar vermemek. Mutlu olduğunuz şeylerin, sizi mutsuz etmesine izin vermeyin :) Takibe devam!
Please comment with your real name using good manners.