- Hamburgeri, patatesi ve elmalı turtayı aynı anda yerken, koladan da bir fırt çekmeyi ihmal etmiyormuşsun, öyle diyorlar :)
Doğru, bunu bana genelde hep diyorlar :) Her zaman iştahlı biriydim çok şükür. İştah eskiden sağlık belirtisi olarak görülürdü, şimdi içinde yaşadığımız dönemde herkese bir ‘sıska’lık dayatılmış durumda. Ben buna inat buradayım! :)
- Şişman Kız bize biraz kendinden söz eder misin? Şişman Kız kimdir?
Dünya’nın en zor şeyi, insanın kendinden bahsetmesi galiba. Ben şimdi size ne diyeyim :) Kedileri severim, dans etmeyi severim, iyi niyetle ve sevgiyle yapılan her şeyi severim :)
- Ne iş yapıyorsun? Twitter fenomeni olmanın işine kattığı avantajlar var mı?
Editörlükten, dans koreografileri tasarlamaya kadar pek çok şeye burnumu sokmaktan çekinmiyorum :)
Twitter’ın işime kattığı çok fazla şey olmuyor açıkçası. Yani elbette gündemi ve güncel eleştirileri alabilmek adına faydalı bir alan, fakat işimle ilgili bir profile sahip olmadığım için, o konuyla alakalı bir katkısı olmuyor.
- Senin sen olduğunu yani Twitter’da ki Şişman Kız olduğunu öğrendiklerinde insanlar nasıl tepkiler veriyor?
Genelde ‘O kadar da şişman değilmişsin ya’ diyorlar. Öyle bir profil çizdim ki, sanırım insanlar beni 280 kilo sanıyor :) O kadar değilim. Bir 20 kilo falan fazlam var. Ben çoğunlukla bu profilin sahibi olduğumu söylemekten yana olmuyorum. Çünkü her zaman dediğim gibi, benim kim olduğum değil, ne anlattığım önemli :)
- Çoğu Twitter kullanıcısı acaba bu kız şişman mı, zayıf mı diye içten içe seni merak ediyor ben senin kaç kilo olduğunu, boyunu posunu sormayacağım :) merak ettiğim şey şu; neden Şişman Kız ismi?
Kendimi bildim bileli ben hep diğerlerine göre daha kiloluydum. Bazen beş kilo, bazen yirmibeş kilo fazlam oldu. Ama hep bir fazlalık oldu yani :) Bu yüzden hem kendi psikolojimi, hem etrafımdaki insanları gözlemleme şansı yakaladım. Bunlar elbette bana bir şeyler katmıştı. ‘Lanet olsun şu göbeğe ya hoff!’ ile ‘Bayılıyorum şu profiterole ya off!’ arasında gidip gelen bir hayattır şişmanlık. Sağlık sorunun yoksa, genetik olarak bir hastalık söz konusu değilse, ye iç canım ya kime ne? Sana dayatılanları bir sorgula, kendi içine bir dön, sen kimsin, senin mutlu olduğun şeyler ne? Sana ‘bu şekilde olacaksın’ dedikleri değil, senin ne şekilde olmak istediğin, hayattan nasıl zevk aldığın sorusunu kendine sor. İşte Şişman Kız bunları fark ettirmek isteyen biri. Kendimi bazen bir ‘sosyal sorumluluk projesi’ gibi hissediyorum :) Ama bu hayata geliyoruz ve gidiyoruz, bu bir süreç. Ve bu süreç içinde, bir şeyleri değiştirebilmek değil belki çünkü bu çok iddialı olur, ama en azından bir kaç şeyi fark edebilmek ve ettirebilmek o sürecin boşa geçmediğini gösterir inancındayım. Sadece bu profilde değil, yaşamımda da böyleyim aslında. Yani ben yere çöp atan insanın önünden geçip, çöpü alıp biraz ilerideki kutuya atan biriyim. Dolmuşta sürekli burnunu çeken insana gülümseyerek mendil paketimi veren biriyim. Bana hiç bir şey demesine gerek yok, bir dahaki sefere o çöp kutusunu kullanmak gelsin aklına, çantasına bir paket mendil koysun, bunları fark etsin benim için yeter. Bir hikaye var ya, ‘ama denizyıldızı için fark etti’ diye biter. İşte bu önemli bence :)
- Muhtemelen bu hesabın bu kadar etkili hale geleceğini tahmin etmemişsindir, ilk patlama dönemin nasıl oldu, bize Twitter hikayeni anlatsana :)
Patlama falan diyorsun, canımı patlamış mısır çektiriyorsun ama olmuyor bak :) Ben zaten arkadaş ortamlarında da kilo şakaları yapan biriydim. Bir gün yine arkadaşlarla oturup, yiyip içerken çok sevdiğim bir dostum ‘Sen bir Twitter hesabı açsana kızım’ dedi. ‘Yok canım’ falan dedim. ‘Ne yazıcam ki ben oraya. Hem ben yemek yemekten vakit bulup da yazamam ki’ dedim güldüm. ‘İşte aynen bu söylediklerini yazacaksın’ dedi. Ve ben hesabı açıp, bunları yazmaya başladım. İlk patlama sanırım SU’lu tweetimle oldu. Bir anda onlarca Retweet ve mention almaya başladım. O an ‘Tamam’ dedim ‘benim gibi pek çok kişi varmış gerçekten de’. Ve doğru gidiyorum.
- Tweet atarken zaman dilimine dikkat eder misin? Yani “aa dur ben bu tweeti yarın atarım” diyor musun?
Onu hiç yapamıyorum ben :) O an içimden geleni, aklıma düşeni yazıyorum. Bazen gecenin 3’ü oluyor, bazen sabahın 9’u. Bazen bir kaç gün hiç bir şey yazmadığım da oluyor, bazen üstüste yazdığım da. O an bir kenara not edip daha sonra yazsam; büyüsü, heyecanı kaçacak gibi hissediyorum.
- Zayıf da olsa, kilolu da olsa, insanların içindeki Şişman Kız’ın sesi sen oldun, tweet atmak zor olmuyor mu :) ?
Moralim yerinde olduğu sürece zor olmuyor. Fakat her zaman bir zorluğu var elbet. Benim profilim ‘Bugün turşu yedim, çok güzelmiş’ şeklinde kurulmuş olsaydı ve öyle rahat biri yönetiyor olsaydı kolay olurdu belki :) Ama ben en başından beri bir sorumluluk hissettim üstümde. Kimseyi kırmamaya çalışıyorum, yazdıklarımla bir şeyler düşündürebilmek de istiyorum. Böyle kaygılar taşıyorum. Ben Twitter’a girdiğimde ‘Şişman kızlar tayt giymesin’ furyası vardı. Buna karar veren kim? diye sordum kendime. Ben birilerinin ‘göz zevkini’ bozabiliyorsam, demek ki onların hayatın içindeki üzücü, kırıcı olayları, haksızlıkları, yanlışları değil de; benim taytımın içindeki tombik bacaklarımı gören bir gözü vardı. Bu tarz yüzeysel bakış açıları insanları hiç bir zaman huzurlu kılmamıştır. Empati çok önemli bir konu :) Ben de elimden geldiğince sempatik şekilde empati oluşturmaya çalışıyorum. Sanırım biraz işe de yarıyor. O taytlı tweetlerin yerini ‘Balıketi kızlar candır’ falan almaya başladı. Böyle yavaş yavaş selüliti de sevdiricem ben, göbeği de dur sen.. :)
- Mangalcı mısın, yoksa şık mekanların hatunu mu? Şişman Kız ne yer ne içer, ne yemez ne içmez? :) Hamurişi ile aranın iyi olduğunu duydum börek yaptım sana :)
Her ikisi de. Kaliteli ve lezzetli yemekleri severim. Öyle her bulduğumu yemem, seçerim :) Yağı, tuzu, şekeri, kokusu, her şeyi önemli benim için. Ben yemeyi seviyorum, sevdiğim şeye de özen gösteriyorum :) Yeni tatlara açık biriyimdir, mesela ağzıma bakla sürmem ama geçenlerde ilk kez fava yedim harikaydı. Aynı şekilde dünya mutfaklarını da merak ediyorum. Yemek yapmaktan anlamam, pek zevk de almam açıkçası. Kendi pişirdiğim şey bana pek güzel gelmiyor. Benim işim yemek :) Ben o konuda iyiyim. Hamurişine ba-yı-lı-yo-rum! Öyle böyle değil, ben kiloları hep ondan alıyorum bak :) Resmen gözüm dönüyor, sınır tanımıyorum falan. Haha eline sağlık, hadi yiyelim! Röportajı sonra yaparız, şu an aklım tamamen dağıldı benim :))
- Twitter’ın en iştahlı takipçilerine sahip kim deseler sanırım herkes Şişman Kız’ınkiler der, takipçilerin ile aran nasıl?
Evet gerçekten öyle. Profili açtığımdan beri en az on kilo aldım. Bana yaptıkları yemeklerin fotoğraflarını falan gönderiyorlar. ‘Ya yapmasana öyleeee’ diye karşılıklı flört halindeyiz hep :) Sohbet ederiz, birbirimize sorular sorarız, yeri gelir dertleşiriz, önerilerde bulunuruz falan. Güzel bir iletişim var aramızda. Bana ‘kilo almam lazım’ diye yazan da var, ‘bak ben 12 kilo verdim’ diye yazan da var. Almak isteyenlere beni okumaya devam etmelerini öneriyorum, verenleri tebrik ediyorum. Her ikisi de kolay iş değil, gayet iyi biliyorum :)
- Şişman Kız’ımızın efsane haline dönüşen twettleri hangileri desem?
Tam olarak da profilimi ve hayata bakış açımı anlatan bu iki tweet sanırım.
Ay şekerim bana su bile yarıyor! SUpangle, SUböreği, tiramiSU, cevizli SUcuk…
Sevgili: sana keyif verir, kendini huzurlu ve mutlu hissetmeni sağlar, yüzündeki aptal gülümsemenin sebebi olur… Pardon o çikolataydı!
- İnsanların kilo olayına genel olarak benzer olan bakış açıları için ne diyeceksin?
Toplum içinde yaşayan bireyleriz fakat eninde sonunda bireyleriz. İnsan sosyal bir varlıktır, bu sağlıklı birey olmanın bir kuralıdır fakat bir de dayatmalar var. Bu dayatmalar sadece fiziksel özelliklerle alakalı değil, pek çok konuda var. İşte bu noktada yapmamız gereken şey içimize dönüp bir bakmak. Kendimizi ne kadar iyi tanırsak ve kendimizle ne kadar iyi ve pozitif iletişim kurabilirsek, iyi anlaşabilirsek; hem o kadar huzurlu ve mutlu oluruz hem de bir parçası olduğumuz toplum içinde de diğer varlıklarla olumlu etkileşimimiz olur. Bir insanın içinde başkalarına yansıttığı öfke, kin, kinaye gibi şeyler varsa o insan kendi içinde mutlaka mutsuzdur. Derdi öncelikle kendiyledir. Bu yüzden her şeyden önce kendimizi sevelim, onarmayı bilelim :)
- Sence televizyonun zayıf olmanın iyi-güzel, kilolu olmanın ise kötü ve komik olarak algılanmasında bir yeri var mı?
Elbette var, hem de çok büyük oranda var. Yazılı ve görsel basın, her zaman toplumlara yön vermek amacında olmuştur. Siz Türkiye’deki her hangi bir dizide veya filmde 140 kilo bir başrol kadın oyuncu gördünüz mü? Hadi o kadarına da gerek yok 90 olsun :) Reklamlarda dondurma yiyen kadınlar 43 kilo. Aynı dondurmayı ben de yiyorum her akşam? Gazetelerde, dergilerde ayakkabı reklamlarında dahi kadınlar incecik. Hatta büyük beden mağazalarındaki mankenlerin bile çoğu en fazla 44 beden. Gül gibi Hadise’yi yaktılar be, sen ne diyorsun :)
- Profilini başka alanlarda da devam ettirmeyi düşünüyor musun?
Evet, bir süredir kitap hazırlığı içindeyim :) Böyle bir şeye cüret ettim ama bakalım ne olacak..
- Konusu nedir? Yemek tarifleri mi mesela?
Hayır, yemek tarifi kitapları zaten oldukça fazla. Onlar benim başucu kitaplarım :) Bu biraz daha öykü tadında. Biraz daha derin. Yani umarım öyle olacak :) Elimden geleni yapmaya çalışacağım, bakalım..
- Son olarak eklemek istedikleriniz varsa, buyurunuz efendim :)
Röportaj için teşekkür ediyorum. Sizler vasıtasıyla kendimizi uzun ve sıkıcı cümlelerle ifade etme şansı yakalayabiliyoruz :) Dışarıdaki sesleri dinlerken, içimizdeki sesleri duyamayabiliriz. Buna dikkat etmek lazım :) Nasıl mutlu oluyorsak öyle yaşayalım, tek kriter başkalarına her hangi bir şekilde zarar vermemek olsun. Okuyan herkese buradan kucak dolusu mantılarımı gönderiyorum!
- Yemek yemeyi seven insanlar olarak seni çok seviyoruz. Teşekkürler :)
Please comment with your real name using good manners.